A.L. Lavoisier (1743-1794) ve C.W. Scheele (1742-1786) gibi bilim adamları organik kimya alanındaki temel buluşlarından sonra, tıbbi bitkiler üzerinde yapılan deneysel araştırmalar, bitkisel droglarda bulunan bileşikler hakkındaki bilgilerimizi sağlamıştır.
Droglarda selüloz, nişasta, pektin, protein, şeker vs. gibi tedavi yönünden etkisiz maddeler yanında, çok az miktarlarda bile, farmakolojik etkilere sahip bileşikler de bulunmaktadır.
Bu bileşiklere etkili madde (müessir madde – etken madde) ismi verilmektedir. Droglara tedavi özelliğini veren bu maddeler, kimyasal yapılarına göre, aşağıdaki şekilde gruplandırılmaktadırlar.
1 – Glikozitler
2 – Organik Asitler
3 – Tanenler
4 – Alkaloitler
5 – Sabit Yağlar
5 – Uçucu Yağlar
7 – Reçineli Bileşikler
8 – Vitaminler
9 – Antibiyotikler
1 – Glikozitler: Enzim veya seyreltik asitler etkisiyle şeker olmayan bir kısım ile bir veya daha fazla şeker molekülüne ayrılan bileşiklerdir. Tedavi etkisi şeker olmayan kısma ait bulunmaktadır. Şeker kısmı bu maddenin suda çözünürlüğünü sağlar. Bitkilerde bulunan glikozitlerden pek çoğunun tedavi yönünden bir önemi bulunmamakla beraber bazıları yüksek farmakolojik etkiye sahiptirler. Mesela kalp kuvvetlendirici olarak kullanılan yüksükotu yaprağı glikozitleri (digitalin) gibi. İlk glikozit 1830 yılında Fransız eczacısı Leroux tarafından söğüt kabuğunda keşfedilmiş ve salicine ismi verilmiştir.
2 – Organik asitler: Bitkilerde karbonhidratların oksidasyonu ile meydana gelen asit reaksiyonlu organik bileşiklerdir. Bitkilerde serbest veya tuz halinde bulunurlar. Ekşi lezzetli sıvı veya katı maddelerdir. Önemli tedavi etkileri bulunmamaktadır.
3 – Tanenler: Fenol yapısında katı bileşiklerdir. Suda çözünürler. Bitkiler aleminde çok yaygındırlar. Bilhassa kabuklarda bulunurlar. Meşe mazısı ve meşe palamudu tanen bakımından çok zengin droglardır. Tedavi ve deri sanayiinde kullanılan tanen bu droglardan elde edilir. Tanenler antiseptik ve kabız etkilere sahip bileşiklerdir.
4 – Alkaloitler: Yapılarında azot bulunan bazik karakterli bileşiklerdir. Katı ve genellikle renksiz maddelerdir. Asitler ile tuz meydana getirirler. Baz halde suda çözünmedikleri halde tuzları suda çözünür. İlk alkaloit 1803 yılında Fransız eczacılarından Derosne tarafından elde edilmiş olan morphinedir. Alkaloitler küçük dozlarda kuvvetli etki gösteren bileşiklerdir. Halen tedavi alanında bir çok alkaloit (morfin, kodein, kafein, atropin, kokain, vs.) kullanılmaktadır.
5 – Sabit yağlar: Gliserin ile yağ asitlerinin esterleşmesi sonucu meydana gelmiş bileşiklerdir. Sıvı veya katı halde olup suda çözünmez organik çözücülerde kolaylıkla çözünürler. Bilhassa meyva ve tohumlarda bulunurlar. Buradan sıkma veya organik çözücü ile tüketme yoluyla elde edilirler.
6 – Uçucu Yağlar (Esanslar): Esas itibariyle terpenlerden yapılmış karışımlardır. Genelliklesıvı olup, kuvvetli kokulu ve uçucu maddelerdir. Su buharı ile sürüklenir. Suda çözünmez. Organik çözücülerle kolaylıkla çözünürler. Bilhassa çiçek ve meyvalarda bulunurlarsa da diğer organlarda da sık sık rastlanır. Su buharı distilasyonu, organik çözücüler ile tüketme veya sıkma yoluyla elde edilirler. Memleketimizde gül, yasemin ve nane uçucu yağları elde edilmektedir. Eskiden uçucu yağ veya esans karşılığı olarak ruh kullanılırdı. Nane ruhu (Nane esansı) gibi.
7 – Reçineli Bileşikler: Karmaşık kimyasal yapılı katı veya sıvı maddelerdir. Suda çözünmezler fakat organik çözücülerde kolaylıkla çözünürler. Balsamlar bu gruba dahil olup tedavi maksadıyla kullanılan bileşiklerdir. Memleketimizde bu grup maddelerden terementi (terebentin) (Kızıl çam’dan) ve Sığla yağı (Sığla ağacından) elde edilip kullanılmaktadır.
8 – Vitaminler: Genellikle insan vücudunda yapılmayan ve fakat insanın sağlıklı yaşaması için lüzumlu olan bileşiklerdir. Bitkiler veya hayvansal organlardan tüketilerek elde edilirler. Suda çözünenler (B grubu, C, P vitaminleri) ve yağda çözünenler (A grubu, D grubu, E,F,K vitaminleri) olmak üzere iki büyük gruba ayrılırlar. Noksanlıkları büyük sağlık problemleri meydana getirir. Vitamin noksanlığına bağlı hastalıklar memleketimizde bugün çok nadir olarak görülmektedir.
9 – Antibiyotikler: Canlılar tarafından meydana getirilen ve çok seyreltik çözeltilerde bile bazı mikroorganizmaların üremelerini durduran veya onları öldüren bileşiklerdir. İlk antibiyotik 1940 yılında İngiliz hekimi A. Fleming tarafından keşfedilmiş ve penicillin ismi verilmiştir. Mikroplar nedeniyle meydana gelen hastalıkların tedavisinde kullanılan bir madde grubudur. Türkiye’de tetrasiklin grubu antibiyotikler elde edilmektedir.
Tıbbi ve Aromatik Bitkiler
Ülkemiz zengin florasıyla (Belirli bir bölge veya ülkede yetişen bitki çeşidi) çok sayıda tıbbi ve aromatik bitkiyi bünyesinde barındırmaktadır. Bitkiler, insan yaşamının sürdürebilmesi için gerekli olan oksijen ile besinleri sağlar ve sağlığı korurlar. Bitkilerin tedavide kullanımları insanlık tarihiyle birlikte başlamıştır. Binlerce yıl önce insan, bitkilerin tedavi edici gücünü tanımış ve sağlıklı yaşayabilmek için ondan yararlanmıştır. Halk hekimliği uygulamalarına yaygın olarak rastlanan Anadolu’da halk ilaçları, uzun tecrübeler sonunda günümüze kadar gelmiş uygulamalardır. Modern tıpta kullanılan pek çok ilaç da bitkilerden elde edilmektedir.